21 Nisan 2012 Cumartesi

Pandora'nın Kutusundan #2




Ayın şaftı denize, dalgalar sahile, huzuru kalbimize vururken;

Şahit gösteriyoruz yıldızın kaymasını sevgimize, inanıyoruz kutup yıldızı orda olduğu sürece bizimde var olacağımıza. Sabitler arıyoruz kendimize sanki bir sabitimiz olursa bizde sonsuz oluruza inanıyoruz. Belki boyumuzdan büyük hayaller kuruyoruz ta bugün için. Telefonlarımıza ayrı ayrı, notlar düşüyoruz çocukça. Söz uçsa da yazı kalır diyoruz gülerek. Alarm kuruyoruz saat 8 e. İşimiz, telaşımız çok erken kalkmamız lazım.

Sonra bir şeyler oluyor. Oldurmayan, olmamış. İnandıramıyoruz, inanmıyoruz birbirimize.

Susuyor şahitler, inkar ediyor masalımızı. Bizde başka hikayelere figüran olarak gidiyoruz.

Artık yağmur sonraları toprak kokmak yok
Tomurcuklanmak günah
Ve bir insan gözü yüzünden yüz gün art arda uyumamak
Kimse ölmesin diye
Kimsenin aklında her sevdalı verdiği sözü geri alacak
Güneşi ayı ve hatta hiç bir tabiat olayı
Şahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya
Ne deniyorsa onu atacak kalp ...

4 Nisan 2012 Çarşamba

It's Escaped Your World



Araba gelmiyor ve ben koşarak karşıya geçiyorum. Nerdeyse bir yıl sonra ilk kez kaçmıyorum. Gerçekten gerektiği için gidiyorum bu sefer.
Neler kaybettiğim/kaybettiğimiz belli değil. Hiç bir zaman da tam öğrenemeyeceğiz.  Ancak yaşayarak anlaşılacak kaybımızın büyüklüğü. En yorulduğumuz, en nefes almak istediğimiz zaman o telefonu çevirip konuşamadığımızda koyacak. Hayatımızdan giden her gün seni gerçekten sen olarak tanıyabilen hatta bazen seni sana tüm çıplaklığınla anlatabilen birinin sadece yaşamında görmek istediğin yerde durması gerektiğinin önemini içimizde büyüyen cümlelerle anlayacağız.
Biliyorum bu zamanda birçok soru sordun cevapları olmayan. Kendince anlamlar yükledin doğru/yanlış.  Nedenlerini aradın sonucu belli durumun. Nedeni bazen yaşananlar, bazen hayat, bazen de bizdik. Tekrar düşünülmeyecek ve sadece bir çırpıda kabullenilecekti ortada olanlar. Nedeni bende de yok ve tek bildiğim fabrika ayarlarına asla ama asla geri döneceğimizdi.
Şu bir ayda bir sürü anlatacağımız küçük hikayeler, önemli olaylar olmuştur eminim. En önemlisi ben günlük yaptığım sıradan şeyleri bile yeni bir element bulunmuş gibi anlatamadım, sen bunlarla dalga geçmedin. Hatta blog yazısı yazamadım; yazı bittikten sonra aynı Zaytung haberini hatırlayıp gülemeyeceğim(iz)den ve en acımasız ama yapıcı eleştirileri alamayacağımdan. 
Ve en önemlisi ben bu haftasonu geldiğimde 12. kez görüşmeyeceğiz ve ben koa hastası gibi yarım nefes alıyor olacağım Kuleli’ye bakarken. Sen ise belirsiz zamanlardır tam nefes alamıyorsun bile sayemde.
Sadece bil istiyorum ki; hayatımda her zaman önemli ve özel kalacaksın. Kendine dikkat et ve iyi bak diyeceğim ama nasıl iyi olacaksan öyle bak…

PS.Bu şarkı kime yazılmış? Bana tabi ki.