17 Ağustos 2012 Cuma

Yol

Hiç birisinin ya da hiçbir şeyin sana sahip olduğu oluyor mu?
Evet, evet fark ettim bunu. Her fark ettiğimde de gitmek istedim. Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler yani buna değer verirler. Bazı insanlar da başka bir takım şeylere değer verirler. Bunlara değer verirken de niye değer verdiğini düşünmez bile toplumun içinde erimiş olan birey. Toplum koleje girmeyi değer olarak sunduğu için artık o kişinin yok sayma halidir. Koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bir işe girmek için yarışır, güzel bir kadınla evlenmek için yarışır. Devamlı bir yarış ve kazanma durumudur bu.
Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonius olduğunu düşün. Paris’e geldiğinde ve o takın altında; bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu. Yalnız kaldığın o anda “Ne oldu be şimdi?” “Ne olacak?” diyorsan kaybedensin sen. Kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin. 
Peki bunun farkında olmak? Yaşlı bir kızıl derelinin dediği gibi “Hayatın bize sunamadıklarını mı sunar?“  Yoksa “Sanat diğer tüm şeyler gibi seks için midir?”  Yaşlı bir kızıl dereli ne kadar yanılabilir?
Bazen yanılabilir,
Bazen susar,
Bazen konuşmak ister,
Bazen dinlemek ister,
Bazen yalnız kalmak ister,
Bazen arkadaş ister,
Bazen gitmek ister,
Gider bazen,
Bazen gidemez,
Bazen hiç gidememekten korkar,
Bazıları sonsuz neşeye doğar,
Bazıları sonsuz geceye,
Bazen ölürsün,
Bazen ölemezsin, bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin,
Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan,
Bazen gidersin sırf dönebilmek için,
Bazen ağlarsın baya,
Bazen ağlayamıyorsun baya baya,
Bazen içiyorsun,
Bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da
Bazen sen zaten içmeye gidiyorsun,
Bazen biri gelip karşına oturuyor ve teslim oluyor sana tüm çıplaklığıyla ve diyor ki:
“Çok seversen, inan çok seversen..”
Ama bilmiyor ki çok sevmek de bir an’a ait.