Yeni yılın ilk günü sabah 10 civarında çaldı telefon. Aklımdan “Aileden biri olsa cep telefonundan arardı. Kimsede burada olduğumu bilmiyor. Kim acaba?” sorularını geçirerek açtım telefonu. Her zamanki o sıcacık sesiyle kendini tanıttı. Tanıdım dedim. Nasıl tanımam. Böyle içten sevdiğini bildiğim ve sevdiğim o güzel yürekli sıcacık insanı bilmez miyim? İyiyim dedim. Sesini duydum daha iyiyim dedim. İyi yıllar sağlıklı, mutlu senelerin olsun dedi. Herkesin dediğinden farklı olan sadece –in takısıydı. Hep birlikte inşallah dedim. Nerden bilebilirim ki gerçekten sadece bana dilemiş olup onun gideceğini.
Sonra annem hastalandı, hastaneye kaldırıldı böbreklerinden rahatsızlandı dedi. Gidiyim dedim. İşlerim çıktı. Hep bir işlerim, hep bir mazeretim oluyor zaten. Ne zaman istersem ulaşabileceğime inanıyorum. Sevdiklerimin ölümsüz olmasını ve benden hiç gitmemelerini bekliyorum. Hep benimle olacaklarını zannedip erteliyorum.
Dün akşam kalbi durmuş. Reanimasyon ünitesine kaldırılmış. Annem bunu söylediğinde ondan 350 km. uzaktaydım. İçime kor düştü. Babaannemde son 3 gününü orda geçirdi. İsminin hakkını vermiyor o ünite. Oraya giden kimse tekrar hayata dönmüyor. Sanki ölüme hazırlanın der gibi kahrolasıca yer. Tam 500 km uzaktayken onun benden millerce kilometrelerce uzağa göğe gittiğini öğrendim.
Yine yetişememekten pişman ve geç kalmaktan korkarken çok geç kaldım. Göremedim seni pamuk teyzem. Seni içten ve gerçekten çok seviyorum. Özlemiştim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki kelamda sen et!!